Monday, February 26, 2007

Parlamenter Demokrasi

Rekabetin ayyuka çıktığı bir dönemde
Aynada gördüğü tavus kuşuna bile kabaran bir adam görmüştüm
O kabardıkça
Aynaya yansıyanda iki misli kabartı

Kabar kabar bir yere kadar

Duydum ki
Sonrasında anlaşmışlar.
Çareyi
Her sene en fazla bir santimetre kabarıp
Kontrollü kabarma seansları ile
Barış taklidi yapmakta bulmuşlar

Akıllarına yatmış bu anlaşma formülü
Sonra hep beraber kontrollü kabartıların şerefine kadeh kaldırılmış

Sen ve ben
Hani anlarsın
Geçmiş kabartıların şerefine!

*****************

Zorla eşit kabartılan kel fatmalar
Baskı altındaki kabartılarına söz geçiremeyince
Bu baskıyı özgürlüğe karşı bir girişim olarak algılayıp uyanmışlar
İçgüdülerin her kabaranda eşit olmadığını anlamışlar
Ortaya çıkan eşitsizliğe
Özgürlük uğruna ses çıkarmamışlar

Özgürlük de buydu sanki
Yuttuk değil mi?

Gücü gücüne yetene eşitlik
Gücü gücünü geçene özgürlük

Bu prensipten hareketle
İki karış daha yükseltildi
Anlaşmalı özgürlüklerin çıtası.
Budur iktidarı korumanın yasası

Güçlü özgürler
Zayıf eşitler

Eşitler arasında birinci seçilen ise
İktidara temsilcisini yollar
Eşitlikten
Özgürlüğe terfi eder.

Çünkü özgürlerin arasında inanılmaz bir eşitlik vardır
Özgürün
Her şartta
En özgürün kendisi olduðundan şüphe duymadığı
Bir inanç

Kendi özgürlükleri uðruna eşit bırakılanların arasında ise
İnanılmaz bir özgür olma savaşı vardır.

Ama nedense
Eşitler
Eşitliği
O özgürlerin eşitliğinden
Özgürler ise
Özgürlüğü
O eşitlerin arzusundan
Okur dururlar

Eğer bir ayna
Seni kabartmaya yetiyorsa
Arkaya bir ayna daha koyar
Kendini aynada seyrederken
Aynaya bakarsın

Kabartılarıyla coşan o zavallıyı
Tarafsız bir gözden seyretmekte
Her zaman
Bir fayda olabilir
Sadece özgürlük namına

Böyle durumlarda
Sakın ola
Yanlış anlama
Eğer yersen
Azıcık eşitliğinden ve özgürlüğünden.......

Wednesday, February 21, 2007

Aydan ve Yıldızdan

Kurtların vadisi, sakalı teninden iğne kıvamında çıkanların vadisi. Cesurların korkakları ezdiği vadi.

Ezik korkakların, genetik yetersizliklerinin tarlasından kendi leşlerini topladıkları vadi.

Korkağın, biraz daha az korkağın, daha da az korkağın, hiç korkmayanın derece derece sıralandıkları vadi.

Gururlu güçlüler ve de ezik korkakların vadisi. Gücünden gururlu ve zayıflığından ezik hissedenlerin vadisi.

Gücünden eminmiş gibi yapanın kendi kafasında oluşturduğu ve de zayıflık mihrakına atfettiği “zayıflık tohumunda”
Ya bir entrika vardır ya da bir delikanlılık noksanlığı:

Zayıfın manipülasyon hastalığı. Güçlüyü akıl oyunlarıyla yenme sevdası.

En beterinden güçlenme sevdası,
En azından güçlü gibi olabilme sevdası

Güçlülük iyinin, zayıflık iyiyi arayanın hastalığıdır derler.

Halbuki İyiler ve Kötüler “şüphe” salgılarını dışarı vurdukları zaman iyi adaylarını da kötürüm kılmakta gecikmezler.

Şüphesinden bir gram bile şüphe duymadığı içinse en ufak bir kaygı duymaz kimse.

Dört duvar arasına kapattığı narsisizm tohumlarını sularken
Şimdiye kadar
Hangi idealist
Kendi vadisinin ötesine geçebilmiştir ki?

Sadece
Kendi delikanlılığından
Zayıf oyunculara verir veriştirir

İlk zayıf oyuncu orospudur,
Delikanlılığının tek tabanca kudretinden
Şerbetini bir yudumda içmediği
Zayıflığının keyfinden
Deli kanları
Sağa sola akıtıp
Kah birinden
Kah diğerinden beslendiği
İçin


İkinci zayıf oyuncu bölücüdür
Hazır güçlüye boyun eğmek varken
Güç kazanıp aynı onun gibi olmak istediği için

Üçüncü zayıf oyuncu ise kendisidir
Ama o bunu hiç kabul etmez

Eee ne de olsa
Karanlık bir gecede
Güneşin tek geçirgeni
Ayın yıldızla ahengi ise
Gündüze de oturup beklemek kalırmış
Gecenin gelmesini beklemek.

Aydan ve Yıldızdan
Nasıl göründüğünü
Merak etmek.

Saturday, February 17, 2007

Yazı taklidi yapan şiir

Bugün bir deniz yıldızı buldum
Bir ahtapotu defalarca kayaya çarptım
Bir viski içtim
Bir yelken açtım
Birisiyle tanıştım
Bir heyecanı kendime sakladım
Bir rüya gördüm

Bir kahve içtim rüya bitmedi
Bir ahtapot yedim heyecanım geçmedi
Bir su içtim yelkenlerim açılmadı

Madem öğle

Bir demir attım

Sen misin demiri atan

Arılar başıma üşüştüler

Kartaca'dan gelen denizciler ellerimden tutup beni kaçırdılar

Olgun hislerime
Çocuksu soğukkanlarıyla eşlik ettiler

Artık şiire yeltenme dediler. Soğukkanlı ol. Bizim gibi.

Şifresini çocukça duruşlarından çözemediğim bir soğukkanlılıkları vardı. Öğütlerine kulak verdim ve de şiirden çıktım. Şifre çözemeyince işte böyle şiirden çıkılır. Okurun önüne artık sonsuzluğun yolu açılmaz. Artık kendi sonunu sana hatırlatan bir şifreyi çözmektir görevin. Nasıl olur da ulaşamadığın bir bilgiyle, bir duruşla başbaşa bırakırlar seni bu Kartaca şövalyeleri.

Bir soğukkanlılık ki senin soğukkanlılığınla alakası bile yok. Senin soğukkanlılığın onların soğukkanlı merceklerinden gözü kör bir arzu gibi görünür sanki. Aşil tandonundan yakalarlar böyle işte. Ondan sonraki zamanlarda kendince soğukkanlı göstermeye çaılştığın her jestin numara olduğunu, onlar da anlar, sen de anlarsın kendi titreyen ellerinden.

Nihayi amacın onların gizemlerini çözüp bir an önce şişmanlamaya yeniden başlamaktır.

Ama

Onlar izin vermedikçe sen yağ yakarsın

Şiir dayanamaz daha fazla yazı taklidi yapmaya

Bir deniz yıldızı bulur
Bir ahtapotu defalarca kayaya çarpar
Bir viski içer
Bir yelken açar

Bayılır kendisinden beslenmeye bu şiir.

Thursday, February 15, 2007

Kış Uykusu

Terler içinde uyandığı o gece üstünü değiştirip de battaniyesine yeniden üşüyerek sarıldığı anların, üşüdükten üşümesi geçene kadar olan kısımlarını zevkle ve heyecanla yaşadı.

Kendini yeniden sıcak hissettiği an, huzurla uykuya dalacağı andı.

O ise rüyasını ısrarla üşüme sekanslarıyla dolduruyordu.

Ben üşürken, ben titrerken vesaire derken

Ter içinde uyanıyordu

Huzurlu terler idi bunlar

Ateşinin düştüğünün habercisi

Tişörtünü içine emdiği terlerle birlikte son terlerini de emdirip kenara bırakırken

Soğumuş tenine geçirdiği yepyeni kupkuru tişört ile

İlk gerçek teması soğukluk üzerine kuruluyor

Bunu iki yapay titremeyle geçiştiriyordu

Yeni uykusuna geçtiğinde ise

İki kutup ayısını

Bembeyaz yorganlarını üzerlerinden atmış

Terlediklerini hayal ederlerken düşlüyordu.


Ve de

Aynı rüyada

Fonda yanılmıyorsam şu şarkı çalınıyordu:


"Kimbilir hangi esmer şehir ayısına

Buz dansı yaptırır

Gerçek kış uykusu

Rüyasında"

Wednesday, February 14, 2007

Güvenlik Kameraları

Güvenlik sorunu yaşadığımız günlerdi.

İran'ın doğal gazı bardaktan boşanırcasına Anadolu'ya akıyor; önce kalorifer peteklerimize, sonra da sıcak huzurlarımıza doluyordu.

Balkon kapısını açınca hissedilen soğuk rüzgar ise arkanı dayadığın sıcağın tatlı güveniyle bir maceraydı sadece; kendi iradenle yaşadığın ve de isteğin dışında asla yaşamak zorunda olmadığın bir macera.

Safarilerde gerçek aslanlar vardır, korkak ceylanlar vardır, bir de onlara dört çekerlerinin güvenli camlarının arkasından bakan İngiliz kolonileri.

************

Ev kedileri yağmurlu havalarda dışarı çıkarlarken bu macerayı eğer isterlerse yarıda bırakıp eve girme özgürlüğüne sahip olduklarını bilerek çıkarlar safariye.

Kuyruğu kopuk sokak kedilerine ise hayatta acınmaz

Ya yeterince güzel değillerdir ev kedisi olmayı hakedecek kadar

Ya yeterince şanslı değillerdir güzeliklerini sergileyecek kadar

Ya yeterince akıllı değillerdir şanslarını kendileri yaratacak kadar


Ya yeterince güçlü değillerdir
Başka sokak kedilerinin veya
Sokak köpeklerinin veya
Sokak çocuklarının
Gazabından kurtulacak kadar.


Akıl, Güzellik, Şans ve Güç

Birine sahipsen eğer

Diğerleri gelecektir bir şekilde huzuruna

Aman o gün güvenlik kameranı açmayı

Ve de

Senden daha akılıların, daha güçlülerin, daha şanslıların ve de daha güzellerin

Hiç yoktan türeyebileceklerini

Unutma

Monday, February 12, 2007

çift burgulu denklemler

Kendi çıkarttıkları seslerden korktuklarını sananlar aslında sadece korkmazlar,

Bir de ürperirlerdi kendi korktukları seslerinden.

Ürperirlerdi;

Kendilerinden korkmak gibi bir korkuyu nasıl olur da kendi benliklerinde yaratabildikleri fikrinden

Ürperirlerdi.

Değişim bazen ölüm gibiydi.

Zamanın akışı, kendi akışın, Zamanın kendisinde akışı, Zamanın sende akışı;...

Bu tarz şeylerin algılarının sana ait olan bölümlerinde ne zaman bir değişiklik hissetsen,

Kendi kendine

Kendinde bir şeylerin yolunda gitmediğini söylüyorsun.

-Ben böyle alışmadım

-Bu işte bir terslik var

-Zaman algılarım bu kadar da değişemez.

-Bende ki bende bir gariplik var.


Zamanda bir gariplik var.

Alışık olmadığın her şeye de gariplik yaftasını vurmak

Biraz garipti doğrusu

Şaşır ve geç

Yetmez mi?


Şaşkınlığın endişeye dönüşünce

İçin içini yiyince

Soruların telaşla karışınca

Ne karlı dağların

Ne denizin tadını

Sendeki algı değişimlerinden çıkaramayınca

Dağlara ve denize atfettiğin tüm geçmiş anlamları

Arşivinden çıkar ve yeniden algıla

Algılanmışın üzerinden algıladıkların

Şu ana karışmış algılarınla

Nasıl bir sonuç verirlerse


Algın sensin

Sen geçmişinsin


Algın şimdinin geçmişi

Şimdinin şimdisi

Ve

Geleceğin telaşı arasında

Çok fena sıkışmış ise


Telaşın

Sadece

Dağların heyecansızlığından

Denizin anlamsızlığından yeşermişse

Bunalımdasın


Eğer Telaşın

Bunlara atfettiği anlamsızlıktan bile telaşlanamadığı için

Telaşlanmışsa


Her şeye rağmen

Sende olmasa bile

Telaşında bir umut var.

Friday, February 09, 2007

Basın Yayın

Bas ve yay
Bastığın yerden mürekkebin kurumadan yay.
Yaydığın yerdeki etkin kurumadan
Soğuk mührü bas
Bastığın yerde kalıbın devrilmeden
Sat
Sattığın yerde yerin eskimeden
Yine sat
Girdiğin evdeki dürtüleri kaybetmemek için
İhtiyatlı göster
Gösterdiklerinin cazibesini
Uzun yıllar satabilmek için
Az göster
Çok hayal ettir

Biten cazibelere yeni cazibeler eklemek için uğraş
Olmuyorsa
Sat analarını
Yenisini yarat
Yeni yaratılandan emdiğin kan ile
Hem okurlarına
Hem yaratılana
Bir sure kan bağışında bulun.

Bittiği zaman aynen kendinden iğrendiğin kadar tükür ona
Tükürüklerinin uçtuğu yerler
İntihar bombacılarının
Yaktıkları yerler kadar derin izler bıraksın

Vur kendine , Vur ötekine
Beraber haşlanıp, beraber suyunu çekip , beraber pişkinleşsin
Sen ile Benler

Sen yeter ki
Bas ve yay

Beraber satsın, beraber alsın
Satanlar ve Alanlar

Her zaman olduğun gibi çoğunluğun peygamberi
Azınlığın belalısıymışsın gibi yap

Ve de her zaman olduğu gibi
Aslında parada azınlık olanın nefesi
Millette çoğunluk olanın kafesi ol.



O kafeste tüküren maymunlar mı dersin artık
Bilmem
Yoksa uyuyan aslanlar mı

Yarattıklarının adını sen ver
Sen bas ve yay tükürüğü
Gerisine karışma

Onlar dürtülerini
Senin güdülerinden kavrarlar

Kavramazlarsa eğer

Altı üstü
Dış mihraklara atarsın kurtuluşun tükürüğünü
İç mihrakların dış mihraklara tahammülünü
İç gıcıklayıcı dış mihrak oyunlarını
Bilmeyen mi kaldı.
Hepsi birleşti zaten
Seni atomlarına kadar çırılçıplak bölecekler.
En büyük heyecanın bu
Bölünmek
Yüzleşemediğin heyecanın
Seni ayakta tutan arzun

Bir de bolünsen neler olacak
Heyecanın bitecek
Tükürüğün kuruyacak

Güdülerinden çıkıp
Düşünce gibi acayip
Hiç de alışık olmadığın
Yeni bölünmelere
Yelken açacaksın

Değer mi?
Arzunla kal
Mutlu kal.

Wednesday, February 07, 2007

Zeytin ve Yağı

Lifli turunçgiller ve hayvansal yağlar arasında;

Sulu, ekşi ve asidik olanın
Kan akışındaki hızlanmayı tetiklediği günden itibaren
Özgürleşmiş saydığı vücudunu
Bir daha tembel ineklerin
Birikmiş lezzetli yağlarına maruz bırakmadı.

Lifli ve ekşinin
Yemek borusundan her geçişinde
Hücrelerini yenilenirlerken buldu.

Hayatına hayat katıyordu bu lifler.
Topraktan suyunu alıyordu bu lifler.
Topraktan uzak tutuyordu bu lifler.

Gökler gürlerken
Sular düşerken
Bu topraklar
Karşıtlarını sahneye çıkarıyorlardı

Lifli mi lifli
Ekşi mi ekşi

Yaşamın kılcal damarları
Yaprağın yüzeyinde açtıkları yolda
Önce ikiye
Sonra yeniden ikiye ayrılarak
Yol alırlarken
Şu bölünmez toprağın
Tutarlı evlatları olamıyorlardı

....

Artık

Hop oturup hop kalkmasının nedeni
Sıkışan damarlarının verdikleri huzursuzluğun
Sinir uçlarından yaydıkları sinyaller değildi

Artık

Bağımlı zevklerden arınmış bağımsız vücuduna bağlıydı her şey

Güneşi ve toprağı saymazsak eğer
Kutsal İneklerin
Basmati tarlalarında işleri yoktu

...

Gel gör ki

Suya doymuş pirinçlere
Yağlı muamele edilmesine
Tembelin memelerinden
Yan gelip yatarken
Süt gelmesine
Bunun onca neslin kemiklerine
Güç vermesine
Gıcırdayan ağrılı eklemlere
Suyun değil de
Sütün daha iyi gelmesine
Daha iyi bir neden bulunamamıştı.

Vejetatif demirin
Kan yapmasını
Kanın asitle sulanmasını
Not ettiği defterinden
Bir kez de resmetmişti
Ağır yağların üste çıkan zeytini

İşte
O zeytinler bakarlar denizlere
Koca gözleriyle
Yegane ölümsüzlere

Bakarken
Yağ ile Suyu birleştiren
Doymamış yağ asitlerininin bir kısmını.
Ufkun mavisiyle doldururlar

Halen doymamış yağlarını ise
Asit yapar yağdırırlar
Doymamışların
Doygun yağlarına ...