Thursday, May 06, 2010

Kuduz

Çavuşesku öldürüleli 21 sene oldu, totaliter ve ürkütücü bir kaleye benzeyen malikanesinin önünde itaatkar kitlelere yaptığı konuşmaların sonucunda 1989 yılı gelip çatmış ve çıkan ilk çatlak sesin çığ gibi büyüyerek bir devrim çığlığına dönüşmesi sonucu Çavuşesku malikanesinden bir helikopterle kaçmış ama taraf değiştiren ordu tarafından yakalanmış ve karısıyla kurşuna dizilmişti. Sonrasında özgürlük diye inleyen halk neyin özgürlüğüne kavuştuğunu çok da geçmeden anladı.

Kapitalizm disiplinli içgüdüsel bir yolculuk. İçgüdülerin disiplinle terbiyelenmesi gerekiyor. Alım-Satım-Üretim üçgeninde kâr maksimizasyonunun uzun vadede garanti altına alınması için gıdım gıdım ve fazla doyurmadan mal sürmek gerekiyor, sonrası stokta kalmak şartıyla ufak ufak al benilerle, en iyiye bir anda ulaşmak ancak günü kurtarır. Halbuki kapitalizmin uzun vadeli bir yaratıcılığı kısık ateşte totaliterce basınçlı bir şekilde püskürtmesi gerekiyor, sudan tasarruf eder gibi yaratıcılığı tutumlu ve ileriyi düşünerek, binbir varyasyonunu sonraya saklayarak püskürtmesi gerekiyor. Mal alma iştahını hem kabartması hem de sürekli ertelemesi gerekiyor. Ertesi güne borsaya iştah kabartan spekülasyonlar yapması gerekiyor.

Fazla tabak kırmaktan, duygularını bir anda boşaltmaktan, hazıra alışmışlıktan, şımarmışlıktan eşitliğe ve görece zenginliğe alışmışlıktan hazz etmiyor bu sistem, parlamento binasını yakmak ne şimdi ne de dün dünya ölçeğinde bir devrim getirmedi, getirmiyor.