Sunday, September 03, 2006

Eylül den gelenler Klima'dan damlayanlar

Isimsiz bir yer; Istanbul diyorlar.

"Besiktas'dan gecerken" derdim eskiden; artik Besiktas'da yasiyorum.

Cok sigara ve icki iciyorum ama bunlar gecer.

Bazi duygulara sahibim (ask, mesk vesaire) zamani geldiginde ve duruma gore ayaklanip, duruma gore dinginlesip yok oluyorlar.

Bazi sonsuzluklar biliyorum,

Ama sivrisineklerin emdikleri kan oraninda uçabilme enerjisine sahip olduklarini yadsimiyorum.

Dingin denizin iyod kokusunla burun buruna kalmak eskisi kadar korkutmuyor beni.

Yeni yagmis karlari ezmekten hala cekiniyorum.

O kadar az yagar iken Istanbul icin, bir de ben azaltmayayim istiyorum.

Ne olacagi belli degil Eylül deyiz.

Ortasindayiz hala ve her zaman oldugu gibi ne olacagi belli degillerin ortasindayiz.

Agustos sicaginin sikintilari kadar duragan degil artik belirtiler.

Birseyler degisiyor artik.

Bir takim ogrenciler artik üsüyerek uyanacak ve okula gidecekler.

Cuma günü artik önem ve mutluluk kazanacak.

Midyeler ve Kalamarlar sodanin icinde yumusayacaklar yarina kadar.

Kizarip, pisecekler yarin,

Deniz hala maviyken lokma lokma bitecekler ki deniz karardiginda sindirilmis bicimde sahile daha rahat uzansinlar.

Kiyafetler agirlasacak, üsümemek icin. Bir denge telasidir gidecek

Kilo ile defterler satilacak

Hayal güclerini hizaya sokmak icin midir bilinmez.

Bazilari bilmek isteyecek.

Eylül'ün basi sonu birbirine benzemez tam da bu yüzden.

Denizde takla hareketini tamamlarken son perde

O seffaf ve dingin suyun gecirgenliginden gunese ve gokyuzune bakmaktir.

Orada sonsuzlasip

Orada yüzünüze yapisan son seffaf su birikintilerini oksijene tasimaktir.

Ve sonradan

Iki silkinip

Buharlasmayan kisimlarini yeniden denize iade etmektir.

Kuruyup da tuz kaldiginda sadece bizde.

Kosup kosup onu da tasirsak Eylül'ün sonuna.

Daha basindan Eylül'ü söyle bir islatip, sonunda tuzlariyla beslenirsek.

Bu bile yeter

Ekim'de paletlerimi takip, gözlüklerimi kusanip.

Eylül avina cikarim ben de.