Tuesday, December 15, 2009

Paris Ekşi Sözlüğe Çıksaydı

Küçük daireleri ve büyük yalnızlığı, metrolarının altında fareler, yağlı demirler, soğuk bir kapitalizm legosu, ilgilerin biriktiği, bilgilerin havuzu, müze-kent, Pekin'den, soğuk Fransız fırıncılarından çıkan dumanlarda ısınan clochardlar, yarım ördek fiyatına alınan Bonsailerin hepsinin istisnasız öldüğü, zayıf insanlara bile yaşama şansı veren, cafe teraslarında hala elektirikle ısınılan, intiharın son çare olarak düşünüldüğü, şarabın mikropları öldürdüğü , merkezden banliyölerine doğru ısıtan, banliyölerinden merkeze doğru ağlatan, iyiliğin hala para etmediği, masumiyetin çekici olmaktan uzak olduğu birçok şehre benzeyen, azıcık zehrini akıtanın müthiş prim yapacağı, istenildiğinde falafel, istenildiğinde pekin ördeği, para olduğunda bol şaraplı Fransız yemeklerinin yenilebileceği, her milletten ilgili ve bilgili arkadaş edinebileceğiniz, enerji ve paranız varsa etkilenip etkileyebileceğiniz, yoksa bir yumruk gibi kendi içinize gömülüp sadece ısınmaya vakit harcayarak güneşli günleri özlediğiniz, çıkan ilk güneşle heyecanlanıp St Germain'de güneş banyosu yaptığınız, mide delici kahvelerden yudumlarken hayat yine de güzel diye mırıldatan, yemyeşil kanallarına bembeyaz gölgeler düşen, güneşin ve gökyüzünün bile mavi yapamadığı seine nehri, yine de bu dinamizminden ve bıraktığı derin yalnızlıktan yaratma hissi veren, bu kadar insan arasında bu kadar yalnız hissettiren ama yine de geriye baktığınızda size bayağı katkısı olan şehir...