Monday, November 14, 2011

Ankara

Ayağını attığında bozkıra saplanıyorsun
Ufka baktığında çorak tepeler gözüne duvarlar örüyor.
Kazağını çıkardığında titremeler, ürpertiler.
Gri totaliter binalar
Arkasında puslu otoriter bir peyzaj
Egemenlikle aranda kayıtsız ve şartsız koca bir tünel var

Oysa ki en güzel filmleri ben bu şehirde seyrettim.
Belçika ve Çin mutfağını bu şehirde öğrendim.
Gainsbourg'un müstehcen şarkısını ilk bu şehirde dinledim
Babamla Kaplumbağalı Esmeray parkını bu şehirde tanıdım
İlk kez bir kızla bu şehirde dans ettim
Hamur açmayı ve
Salak bir romantik olabilmeyi
Öpüşmeyi ve kaybetmeyi ve yeniden yeni yenilikler kazanmayı da

Diplomasiyi
Sofra kurallarını
Yabancıları, yabancı dilleri
Dar kafaları, geniş ufukları
Totalitarizmin üzerini örten kar örtüsünü
Cumartesi'nin değerini
Kapalı mekanlarda yaratılabilen mucizeleri...

Friday, November 04, 2011

The Enlightenement

Acıdan ve melankoliden bir cenin gibi bacaklarınızı karnınıza çektiğinizde. Daima loş bir ışık yanınızda durmalıdır. Bu ışık ne çok aydınlatmalı ne de çok sönük olmalıdır. Size geceyi geçirtecek sakinliği ve yumuşaklığı mutlaka sağlamalıdır. Sabaha geçiş yaparken keskin farklar yaratmayacak kadar da aydınlık olmalıdır. Yumuşak bir şekilde sabahı karşılamak, sonrasında dingin bir geceye yeniden merhaba demek için daima açık kalmalıdır.