Thursday, April 19, 2007

Siyaset Nedir?

Hegel’i seven biri olarak hiç bir siyasi mücadeleye devletin merceğinden bakmayı tercih etmem.

Okulda siyaset yapılmaz dediklerinde gülerdim. Gün geldi okulda siyaset yapar hale geldim.

Ders zili çaldı.

Hoca başladı anlatmaya. Biz başladık tartışmaya. Arka sıralarda oturan ve milliyetçiliği savunan bir arkadaş “Arkadaşlar siyaset yapmayı bırakalım!” diye bağırdı.

Herkes şaşırmıştı.

Dersin adı “Siyaset Bilimine Giriş” ama siyaset yapmayı uygunsuz gören bir şahıs var.

Bir ülkenin resmi bir üniversitesinde Marx’ın da okutulduğunu görünce afallamış olmalı.

Yıllar yılı “Bölücü Kürt, hain Yunan, Komünizm tehlikesi” gibi bilimden uzak genellemeler serbestçe lise koridorlarında dolaşırken bunun adı politika değil miydi?

Peki ya Türkiye’nin çok güzide özel bir lisesinde, din hocamız bize erkek çocuğun kız çocuğundan daha değerli bir varlık olduğunu söylediğinde?

...

Lise dönemleri geride kaldı, üniversiteye girdik. Bölümün adı “Siyaset Bilimi” ve de dersin adı “Siyaset Bilimine Giriş”

Yani siyasetin üzerine serbest bir atlayış trampleni.

Buna mukabil

Arkadan bir arkadaş siyaset yapmayın diye atlıyor.

Atladığı yer ise siyasetin dans pisti.

Ama o “oynamayın” diyor bize.

Peki sen oyna o zaman. Ama siyaset ne oldu?

...

“Siyaset adaletsizlik hissinin oluştuğu herhangi bir yerde adaletin zorlandığı pisttir”

diyor bir filozof

Halbuki biz hep bu pisti mahkeme salonları sanırdık.

Filozof devam ediyor:

“Siyaset bireysel çıkarların yarattığı eşitsizliğin indüklediği adaletsizlik sezgisini eşitliğe doğru itekleyen ortak bir iradedir”

“Aman ha bu ortak iradeleri çok gördük biz” der siyaset minderinin dışında güreşmeyi tercih eden kişi

Keza bu ortak iradelerin kimisi “din” adını alır ezilir

Kimisi “işçi” olur ezilir.

“Sonra başımıza bela olurlar”

...

Kimisi ise “burjuva” adını almış ve de uzun yıllar “Kraliyet” altında ezilmişti.

Sonrası ise ne oldu biliyoruz

Marie Antoinette’in kafası

Çavuşesku’nun kafası

Kafalar

Yargılanan ise konforlu hayatların ekmeği unutturduğunu sanan narkozlu beyanatları

Ekmeği bulamayanlara pastayı salık veren zihniyet

Çarşafı çıkarmayanı peruğa zorlayan zihniyet

Sanırsınız ki ekmeksizlerin ve de pastacıların birbiriyle tutmayan çıkarlarıdır söz konusu olan

Halbuki herkes pekala bilir:

Çıkar denilen şey güçlünün lüksüdür

Ekmek ise ayakta kalmaya çalışanın minimum gereksinimi.



Ekmektir bir devletin ve bir dinin kuruluş manifestosuna ilham kaynağı olan

Fakat din ve devlet bir kere kurulmaya görsünler

Gücün hiç bitmeyen dansı kalır ekmekten geriye...

Çünkü gücü elde eden

Artık ekmeği değil

Gücün kalitesini düşünür hale gelir.

Kalite politikası ise daima bir “ezilenler zümresi” yaratmıştır.


Peki ya Siyaset nedir?

Siyaset bu ezen gücü sona erdirmek için yapılmaz mı ?


“Halkı ezenler iktidardan gitsin” demek ne demektir?


1)“Ezenler iktidardan gitsinler, biraz da biz ezelim” mi demektir?

2) Yoksa kimsenin kimseyi ezemediği bir çıkar yol mu aramaktır?


Güç ve İktidar hırsı birinci yola baş koyar

Gerçek Siyaset ve Sevgi ikincisinin yolundan gider


Bunun adı eşitlikse varsın eşitlik olsun

Gençliği zehirlemek buysa

Adımız Eflatun olsun.

...

Not:

Kimsenin kimseyi ezmediği bir durum ne realizme ne de orman kanunlarına uyar.

Ama “eşitliğin” yolunu mesken tutmak ile “eşitliğin” hiçbir zaman olamayacağına inanmak, aynı anda iki farklı duruşu da beraberinde getirir.

Birincisi siyasetin hiç bitmeyen yolu,

İkincisi ise mutsuzluğun teknokratlarca yönetimi...


Eşitliğin yoluna çıkmak elbette eşit olmak değildir

Peki ya güç, yetenek, zeka ve sevginin doğaca eşitsiz dağılımını meşrulaştıran zihniyetin unutturmaya çalıştığı siyasetin tanımı nedir?:

“Siyaset imkansızı zorlamaktır.”

Siyasetteki ortak irade ise daima son sözü söyler gibi yapar:

“Madem biz bir hiçiz o zaman gelin her şey olalım”



Siyaset ise amfinin arka sıralarından bağıran gence kendisini hatırlatır:

“Ben haksızlığın olduğu her yerdeyim!

Eğer her şey olacaksan

Aman unutma

Başka “hiçler” yaratmadan "herşey" ol.









0 Comments:

Post a Comment

<< Home